top of page
DEMODE SİYAH LOGO_edited.png

kendi sesini bulmak

Gittiğin her yerde, dokunduğun her insanda, aldığın her ilaçta kendini arıyorsun. Sesini çıkartmaman gereken bir ailede, karakterini bastırman gereken bir toplumda ve kişilerde uzun süre kaldıktan sonra kendi sesini bulmak zaman alıyor. Başkalarının sesini kendi sesin sandığın oluyor. Kendi sesine yabancı olduğunu fark edip, kendinle tanışıyorsun. 


Bu yüzden gittiğin yerden çok, gitmiş olma fikrini seviyorsun. Hareket halinde olma, bir şeylerden uzaklaşma hissi seni büyülüyor. Gittiğim her yerde defterlerime ‘keşke gittiğim yerlere kafamı götürmesem’ yazışlarımı hatırlıyorum.


Beyaz defter üzerine yazı ve kolay, kendi sesini bulmak

Toksik bir çevrede büyümenin en komik yanı acıya bağımlı hale geliyorsun. Acının içinde öyle ham ve gerçek bir his var ki yaşadığının inanılmaz bir kanıtı olarak her nefesinde, hücrende hissediyorsun. Seni tamamen tüketiyor, başka hiçbir şeye yer bırakmadan.


İlk düşmeye başladığımda o kadar duygu doluydu ki, özellikle öfke. Hissedebileceğim her hissi her hücremle hissediyordum. Tüm vücudumla yaşadığımı da hissediyordum. Sonra duygular solmaya başlıyor. Kendini bir hareketsizlik içinde, hissizlikle sıkışmış buluyorsun. Tepki vermeyi, yanıt vermeyi unutuyorsun. Yeni bir duygu yok, kalkmak için bir motivasyon yok. Her şeyin tatsız olduğunu düşünmekten bile tat almayı bırakıyorsun.


Bir noktada sonsuza kadar düşemediğini fark ediyorsun. Bu farkındalık hem özgürleştirici hem de korkutucu. Bir zamanlar hissettiğinin en küçük kırıntısını arzular hale geliyorsun. Yeniden, kısa da olsa, hayatta olduğunu hissetmek için her şeyini verebilecek hale geliyorsun.



Beyaz defter üzerine görsel ev çizimler, kendi sesini bulmak

Çok uzun süre bu noktada tıkalı kaldıktan sonra sanırım artık boşluk ile barış imzalamayı yavaş yavaş öğreniyorum. Düşüşün kaosuna kapılmaktan çok durgunlukta kendini yeniden inşa etme, kendini tekrar keşfetme ve hissetme şansı daha ilgi çekici geliyor. Ya da tek çıkış yolu bu olduğu için bunu kabullenmeyi öğreniyorum.


En sevdiğim sanatçılardan biri ve sonsuz ilham kaynağım olan David Lynch’ın de röportajında bahsettiği gibi de ‘The more you suffer, the less you want to create’ gerçekten. 


O yüzden şu an gittiğim yerlerde kendimin sandığım düşüncelerimden tiksinmek yerine kendi sesimi bulmaya çalışıyorum.


beyaz defter üzerine yazı, kendi sesini bulmak

Bilinçaltımla bağımı koparmamaya çalışıyorum. Kendimi bildim bileli hep bir şeyler düşlüyorum, ama neden o düşleri gördüğümü, hissettiklerimin kaynağını çözmeye çalışıyorum—içimde olup bitenlerin farkına varmak için. Bazen günler bomboş geçiyor, sadece duvarları seyrediyorum. O desensizliğin içinde düşüncelerimi duyuyorum. Bu defa, her şeyi anlamlandırarak düşüncelerimi yakalıyorum.


1 Comment


KaanKaan
KaanKaan
Jan 29

The more you suffer, the less you want to create - aklımdan çıkmıyor

Like
bottom of page