GEÇER NOT (SATISFACTORY)
- Duru Kanımtürk
- 8 Oca
- 1 dakikada okunur
"GÜLÜMSE! DİŞLERİNİ GÖSTER! DAHA ÇOK GÜLÜMSE!" dedi mezuniyet fotoğrafçısı. Verilen talimatları eksiksiz yerine getiren biriydi. Dudaklarını gerdi, gösterebileceği tüm dişlerini sundu kameraya. Kafası yıllardır ona verilen talimatlardan dolayı şişmişti, içinde emirler yankılanıyordu. Ama yankılananlar talimatlardan ibaret değildi. “Bitirdim işte!” dedi içinden. Neyi bitirdiğini kendisi de tam bilemiyordu. Görevleri yetiştirmek için çektiği çileleri mi? Uykusuz geceleri mi? Yoksa umurunda olmayan şeylere çalışırken ilgisiz bıraktığı ilhamını mı?

Başını düzeltti. Boynundaki düğüm sıkılaştı. Öylece oturduğu yerde boğuluyor gibi hissediyordu. Her yutkunmaya çalıştığında hissettiği o yoğun baskı, kendini anlatamamanın, istenildiği gibi olmaya çalışmanın, her şeyi yolunda göstermek zorunda olmanın yüküydü. Dişlerinin kapattığı dili, boğazında asılı kalmıştı. Ne "bitti" diyebiliyordu ne de "hâlâ buradayım."
Yıllar içinde kaybettiklerini düşündü. Kafasındaki keratinleri kaybetmişti. Aynaya bakmaya cesaret ettiği günlerde kasılmaktan kırışıklıkları derinleşmiş alnını, en az kendisi kadar dolmuş gözlerini, yaşlanan deri katmanını görüyordu. Sinirden oluşan damarları, derinin altından kendilerini örmüştü. Düzensiz görünemezlerdi...

“Biraz daha kaldır çeneni ve gülümse” dedi fotoğrafçı. Figür, komuta uydu. Önemli olan görüntüydü. Başarısının kanıtı olarak duvarına asacağı fotoğraflarda neşeli görünmesi gerekiyordu. Ne de olsa, sistemin çarkları içinde başarı denilen bir yere ulaşmıştı. Ya da daha "başarılı" olabilmek için daha çok çile çekmeye hak kazanmıştı. Ama zaferinin kutlanışında hissettiği tek parlak ışık, gözlerini kamaştıran bembeyaz flaştan geliyordu.
Çekim bitti ve fotoğraflarına baktı. Başarı gerçekten böyle mi görünmeliydi?
Hisleri bu kadar derin ve gerçekçi aktarmak gerçekten etkileyici, bayıldımm
Tam mezun olduğum bir dönemde buna denk gelmem işaret sanırım, hissettiklerim daha iyi anlatılamazdı